18 Eylül 2013 Çarşamba

DEĞİRMEN İKİ TAŞTAN, MUHABBET İKİ BAŞTAN



Ruhun kendisinden lezzet  duyduğu şeye meyletmesidir muhabbet. Muhabbet aslında sevgiliye duyulan aşkın, coşkunun bir ifadesidir. Bundan dolayı insani bir özellik arz eder.


Ruhun sohbetten tatmini arttıkça aldığı lezzette artar. Bir şeyler öğrendiğimiz, aynı tatları aldığımız, hiç bitmesini istemediğimiz, hatta daha fazlası olsa diyebileceğimiz, sonrasın da aklımıza düşüp, hala zihnimizi meşgul eden biriyle, tadından yenmeyen bir muhabbete düşebiliriz.


Bazen konuşmak muhabbetin zehri de olabilir. Sadece dertten ve tasadan oluşan bir konuşma ruhların esas tasası da olabilir. Dertler anlatıla anlatıla eksilmez, çoğalır. Hatta karşımızdakini sıkabilir de. 


Hangi ruh dinlenebilir şikayetler yumağında ? Sanırsın ki dünya dertlerden ibaret.  Bir süre sonra da  bu  tür kişilerle bir araya gelmeyi bile  istemeyiz.

Bazen suskunluk da büyük bir konuşmadır. Seslerin yetmediği ya da anlatmak istediklerimize yetmeyeceğine inandığımız anlarda. 


O sessizlik anlarında duyduğumuz başka sesler vardır. Rüzgarın uğultusu, yanımızdakinin nefesi, yağmurun sesi.. Bırakalım dinsin öfkemiz sessizliğin serinleten gölgesinde. Tek kelime etmeyin, illa ki bir ses arıyorsanız bir müzik açın radyoda. Ama o da sözsüz olsun.


Oysaki  bahsini açabileceğimiz bir dolu konu vardır bu hayatta;
Yolda gördüğümüz  bir ağaç, etkilendiğimiz bir kitap ya da film, güzel bir hatıra.. 


Dinginlik muhabbettir oysa, muhabbettin diliyse bambaşkadır.


Bu koca dünyada, kalplerin aradığı tek şey, şöyle durup dinlenebileceği serin bir gölgeliktir. Bir limana sığınmaktır. Soğuk havada içimizi ısıtan tarçınlı bir salep gibi.


Kelimeleri hak ettiği gibi kullanmayı öğrendiğimizde başlarız sohbete.  İşte o zaman ''muhabbet doyulmaz bir pınar olur.'' 


Sevgilerimle,
Nurcan EKİZ
EYÜL'13





















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder